KAPLICA (KAVILCA) BUĞDAYI
Kaplıca Buğdayı, yöremizde eskiden beri ekilen, geleneksel olarak zor şartlarda işlenip unu ve bulguru – yarması (çiğ bulgur) yapılan bir buğday türüdür.
Çıldır İlçesinin köylerinde KAPLICA- KABLICA (Kavılca-Gaplıca-Kablice-Gavılca’da denilmektedir) ismiyle bilinir-anılır.
Literatürdeki adı, Emmer-Triticum Dicoccum veya Triticum Dicoccum Schrank olarak geçmektedir. (Türkiyenin Zirai Bünyesi (Anadolu) P. Zhukovsky Leningran, Ağustos 1933, Tercüme Edenler: Celal Kıpçak-Haydar Nouruzhan-Sabir Türkistanlı, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Neşriyatı No: 20, sf. 153, 202 ve devamı, 1951)
Ses değişmesi veya yanlış telaffuzla Kavılca diye de adlanır. Ancak bu yanlış adlandırmada, bölgenin Rus egemenliği döneminden kalma bir seslendirme olma ihtimali de vardır. Çünkü Rusçada B harfi V diye ses verir. Çıldır yöresindeki adı Kaplıca veya Kablıca olarak söylenmektedir. Bu adın kaynağı, bu buğdayın başakta olduğu gibi, harmanı yapıldıktan sonra da kavuzunu bırakmaması, kabının içinde olması, etrafının kabukla kaplı olması ve tanelerin kabuklarından ayrılmayarak kabuklarının içinde kalmasından kaynaklanmaktadır. Her hangi bir maddenin bir kabın içinde bulunması veya üzerinin kapatılmış olasıyla kıyaslanarak bu adlandırmanın doğal bir tarif olduğu anlaşılmaktadır.
Üç kat kabukla sarılı ve karşılıklı bakan iki taneden oluşur. Kabuklardan içte olanı taneyi tam sarar, dışta olan ise üst kapak olarak dış yüzeyi kaplayacak kadar olur ve daneyi tam dolanmaz. Üçüncü kabuk ise, en dıştan, her tanenin üstünü ayrı ayrı örten daha sert dış kabuktur.
Rengi kırmızı buğdaya benzese de yakından bakıldığında tabanı düz, sırtı hafif kambur görünümüyle diğer türlerden kolaylıkla ayırt edilebilir.
Dış renginden dolayı farklılık gösteren iki türü vardır.
Birisi beyaz kabuklu, diğeri açık kırmızı-kahverengi koyu tonlu renklidir. Dış kabuk dışın da ayırt edici bir özelliği bilinmemektedir.
Her iki tür karışık olarak birlikte ekilmektedir; ancak her iki türe ait karşılaştırmalı analizler yapılarak, herhangi bir özellik farkı var ise, türler ayrılarak, üstün olanın üretimine öncelik vermeyi planlıyoruz.
Bazı başakcıklarda üç tane buğday oluşumu gözlenmektedir.
Bu durumun tarlanın verimi ile ilgili olduğu tahmin edilmekte olup özel bir tür olup olmadığı bilinmemektedir.
İşlenmesi zor olduğu ve hazır bulgurun köy bakkallarına kadar gelip satılması dolayısı ile yok olmaya yüz tutmuş, lezzetinden vazgeçemeyen ve sağlık sorunu olan birkaç insanın üretmeye devam etmesi sayesinde günümüze kadar ulaşmış, değeri fark edilince de yok olmaktan kurtulmuştur.
Kendine has bir lezzeti ve aroması vardır.
Yöresel yemeklerimizden;
- Kaz pilavı
- Mantı
- Kemik suyu ile yapılan Isırgan Çorbası
- Evelik Çorbası
- Ayran Çorbası
- Süt Aşı Çorbası
- Hörrü Aşı (Un Çorbası)
- Kesme Çorbası
- Haşıl (İnce yarma suda pişirilir, tabağa alınır, ortası oyulup sarı yağ eritilerek bu boşluğa sarı yağ dökülür, kenarlarına yoğurt çekilir. Yoğurtlu haşıl, yağa bandırılıp tüketilir.)
- Goyurga (Kavurga) (kaplıca buğdayı taneler haline getirilip sac üzerinde kavurulur)
- Hedik (kaplıca buğdayı sağlam taneler haline getirilip suda pişirilir ve suyu süzülerek, bu şekliyle sade veya salataya katılarak tüketilir.)
- Erişte
- Dolma
- Krep
- Kete
- Yufka
- Bişi
- Mafiş
- Kek
- Börek
- Pasta
- Goyut (Goyurga-Kavurga öğütülüp un yapılır, bu un, yağla ve soğanla kavrularak, un helvası yapımına benzeri bir işlemle elde edilir.)
- Etli veya sade pilavı ve
- Ekmek yapılarak,.
- Yeşil salataya (mısıra alternatif olarak) katılarak tüketilmektedir.
- Feselli
- Getmer
Nasıl tüketilirse tüketilsin, gece dahi yenilse hazımsızlık ve şişkinlik yapmaz, rahatsız etmez, şeker yükselmesi yapmaz.
Un ve Bulgurla yapılabilen her şey yapılabilmektedir.
Şeker ve gluten içeriği yok denecek düzeyde, çok düşük, besin içeriği ise normal buğdayların hepsinden çok çok yüksektir.
Bu yüzden
- Şeker hastaları
- Sindirim sistemi rahatsızlığı olanlar
- Gluten alerjisi veya hassasiyeti olanlar rahatlıkla tüketebilmektedirler.
- Alzaymır hastalarının fayda gördüğü gözlenmiştir.
Halk sağlığı açısından önemli bir ürün olduğu için tüketiminin yaygınlaşması, rahatsızlık kaynağı zararlılar içermemesinin yanında, (sağılık harcamaları düşünüldüğü zaman) ülke ekonomisi için de önem arz etmektedir.
Doğadan kültüre alındığı şekliyle, genetiğiyle oynanmamış, herhangi bir türle melezleştirilmemiş, ıslah işlemi dahi görmemiş, doğal haliyle günümüze gelmiştir. Tarımında gübre ve ilaç kesinlikle kullanmamak gerekir. Sözleşmeli çiftçilerimizce deniz seviyesinden ortalama 1950+ yükseklikte üretim kriterlerine uyularak ( gübre ve ilaç kullanmadan) tarımı yapılmaktadır.
Not: Görsellerin tamamı bize ait ürünler ve ekim alanlarındandır.